Tutarlılık ve güvenirlilik bütün insanlar için; son derece önemli bir özelliktir. Sözleri ile davranışları arasında tutarlılık görmediğimiz kişilere asla güvenmeyiz. Bu normal hayatta olduğu gibi siyasi hayatta ta böyledir.
Bireyleri manipüle etmek için yapılan her söz ve davranış kısa zaman içinde anlaşılır ve sonuç olarak onu yapanlara asla fayda sağlamaz. 14 Mayıs seçimlerinin sonuçlarından çıkarılması gereken en büyük ders bu.
MHP bu seçimin en başarılı siyasi partisi olmanın yanında Cumhur ittifakının da kendi içinde gösterdiği tutarlılık rakiplerine karşı ezici bir sonuç yaratmıştır. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek istediğini beyan eden ve bunun için seçmenden oylarını isteyen muhalefete halkımız bu imkânı vermediği gibi cumhur ittifakını parlamentoda daha da güçlendirmiştir.
Oysa gerek muhalefetin gerekse ona yakın medyanın ve kimi güya kamuoyu araştırma şirketlerinin tespitlerine göre Millet ittifakı Cumhurbaşkanı adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi birinci turda açık ara önde bitireceği şeklindeydi. Bu böyle olmadığı gibi ezici bir farkla Cumhur ittifakının Cumhurbaşkanı adayı Sayın R. Tayyip Erdoğan birinci turu beş puanın üzerinde önde bitirdi. 2.6 milyon oydan fazla fark attı. Birinci turda net rakamlar bu şekilde.
Peki, ilk sandıklar açıldıktan sonra Millet ittifakı sözcüleri ne dediler: “Öndeyiz, kazanıyoruz, 13. Cumhurbaşkanı adına açıklama yapıyoruz.”
İki saat sonra ise yaptıkları tek şey veri paylaşımına ilişkin paylaşımların doğru yapılmadığını söylemek oldu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun önde olduğu sandık sonuçlarının girilmediğini dillendirdiler. Halkımız her şeyi görüyordu oysa. Önde oldukları tüm iller ekranlarda yer alıyordu. Söyledikleri doğru olsa o bilgilerin paylaşılmaması gerekiyordu. Yani güneşi balçıkla sıvamak hiçbir zaman mümkün olmuyor.
14 Mayıs 2023 seçimleri sonuçları 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimleri için 56 milyon katılımcıyla yapılmış en büyük kamuoyu araştırması niteliği taşıyor. Birinci turda Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ezici bir farkla önde bitirdiği YSK tarafından tescil edildi. Buna rağmen hem seçim öncesi kimi basın yayın organlarının ve kamuoyu araştırma şirketlerinin tavrı, hem de seçim sonrası muhalefet medyasının ortaya koyduğu tutum incelenmeye değer bir olgu olarak önümüzde duruyor.
Muhalefet sözcülüğünü yapan her birey, organ, lider biz nerde yanlış yaptık ta halkın oyunu kazanamadık asla demiyorlar. Aksine halkın kendilerini anlamadıkları iddiası ile feraset sahibi halkı suçluyorlar. Analitik düşünme metodu denilen bir bilgi dağarcığına kendilerini kapatıyorlar. Diktatörlük denilen olgu tam da bu değil mi?
Aklı ve düşünmeyi dışlayan bu tutum devam ettiği sürece milyarlarca kez seçim yapsak, her seferinde aklı merkeze alarak tutarlılık ve güveni sağlayan Cumhur ittifakı kazanmaya devam eder. Kendi devletinde kedisinin de içinde yer aldığı hiçbir kuruma, olaya, sonuca güvenmeyen birilerine halkın güven duymasını nasıl sağlayacaksınız.
Akılcı ve analitik düşünme derken de şunu kast ediyoruz: Öncelikle Kılıçdaroğlu kendisine oy vermeyen seçmenin kendisine niçin oy vermediğini sorgulamalı ve o seçmeni nasıl kazanırım diye kafa yormalı. Böyle bir tercih ve tutum değişikliği kendilerinde var mı? Kesinlikle yok. O halde aradaki ezici fark nasıl kapanacak. Halkı suçlayarak mı? Bu mümkün değil. O nedenle 2. Turun sonucu şimdiden belli. Sonucu şimdiden belli olan ve ikinci turla hiçbir ilgisi bu çizgide kalmamış CHP dışındaki seçmen niçin sandığa gitsin. Kazanamayacak adayda direten bir lider için şimdi İP seçmenini kim neyle motive ederek sandığa götürecek? Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bunları başarabilecek bir siyasi figür mü? Hiç sanmıyorum. İP masadan değil ama sandıktan şimdi çekilmiştir.
Bu tutum devam ettiği sürece, muhtemelen 28 Mayıs sonrası da Recep Tayyip Erdoğan yeni bir tarih yazarak Dünya siyasi tarihinde istisnai yerini daha da belirginleştirecek. 21 Yüzyılın Türklüğün yüzyılı olmasının kapısını seçmen sonuna kadar araladı. 28 Mayıs akşamı da dünya bu rüzgârın şiddetini derinden hissedecek. Bu rüzgârı Sinan Oğan’ın keseceğini kimse iddia etmesin. Bu onun için siyasi intihar olur.
Türk siyaseti bu rüzgârı da partiler ve liderler düzeyinde hissederek tutunmaya çalışacaklar. Pek çok siyasi parti lideri 21. Yüzyıla gerçekliliğine ve tutarlılığına kendilerini hazırlayıp halka güven veremedikleri için tarih sayfalarına başarısız siyasiler olarak geçecekler. Bu seçimi kaybeden o partiler ve liderlerinin son seçimleriydi. Pek çok parti başkanı bu seçimle siyasetten tasfiye edilmiştir.
Hiçbir başarı tesadüf değildir. Bu siyasette de böyledir. Başarısız tüm siyasi kadroların tasfiye olduğu bir seçim yaşadık, bunu kimler anladı? 29 Mayıs sabahı buna ve 21. yüzyılı biçimlendirecek milli kabineye uyanacağız. Sonuç demokrasimize, milletimize ve medeniyetimize hayırlı olsun.