6 ve 7 şubatta ülke olarak büyük bir felaket yaşadık. Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir deprem olayı toplumu, devleti ve devletin kurumlarını fazlasıyla yıprattı. Bu yıpranmadan en çok etkilenen kurumların başında kuşkusuz Eğitim kurumu gelmektedir.
Ülkemizde Eğitim maalesef yaşanılan bütün felaketlerde sekteye uğrayan kurum olmuştur. Pandemi döneminde ilk kapatılan kurum depremde ilk ve tek kapatılan kurum olmuştur.
Özellikle üniversitelerde uzaktan eğitime geçilmesi, üniversite öğrencileri, bilim insanları ve halkımızın eğitime bakış açısı anlamında sıkıntı oluşturmaktadır. Ancak geldiğimiz noktada 10 il ve birçok ilçede bu afetten etkilenmiş depremzede vatandaşlarımızın barınma ihtiyaçlarını karşılayacak başka bir çözüm mümkün olmamaktadır. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine baktığımızda da devletin yaptığı bu hamle vatandaşlarımızın temel ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak anlamında mantıklı görünüyor.
Üniversiteler uzaktan eğitime geçerken, ortaöğretim ve ilköğretim kurumları 1 haftalık aradan sonra 10 il haricinde eğitim ve öğretime yeniden başladı. Bu başlangıç biraz tereddütlü oldu. Çünkü deprem psikolojik anlamda halkımızı çok yıprattı. Çoğu ailelerimiz çocuklarını okula göndermek istemedi ve halen göndermeyen aileler var. Ancak biz bu süreçte şunu daha iyi anladık ki en güvenli yerler hem fiziksel anlamda hem de psikolojik anlamda yine okullarımızdı. Bu dönemde okulların kapalı kalması toplum psikolojisini daha çok bozacaktı. Toplumda bir kaos havası yaratacaktı. Bunun için Milli eğitim bakanlığının attığı en büyük adım okulları açık tutmak oldu.
Okullar sadece çocuklarımız için değil depremzede vatandaşlarımız için de önemli hale geldi. Yaraların sarılmasında okullarda görev yapan idarecilerden öğretmenlere, bütün personel olağanüstü bir gayret sarfetti. Okullarımızda görev yapan Psikolojik danışmanlarımız depremzede vatandaşlarımıza ve özellikle depremzede çocuklarımıza psikososyal desteklerle onların yaşadığı sorunları bir nebze olsun hafifletti. Diğer öğretmen ve personelimiz bu süreçte yaptıkları gönüllü çalışmalarla yaraların sarılmasında önemli rol oynadılar. Çünkü Atatürk Cumhuriyeti’nin öğretmenleri her zaman fedakardır. Hiçbir sorumluluktan kaçmadı ve kaçmaz da. Pandemi döneminde kendi çocuğunu ve evini ikinci planda tutan bilgisayar başında ders anlatan öğretmenlerimiz bugün bu büyük felakette yine devletinin ve halkının yanında yer almıştır. Onun için eğitim kurumu bu ülkenin vazgeçilmezidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi: "En önemli, en esaslı nokta eğitim meselesidir". Çünkü, "eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder".